Bildiğini İyi Bilmek Gerek ( Uğur TANDOĞAN - 15.07.2006)

bildiginiiyibilmekBir öykü
Japonya'da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybetmekle birlikte, bu hayali de yıkılan çocuğunun büyük bir depresyona girdiğini gören babası, Japonya'nın ünlü bir Judo ustasına gidip yapılacak bir şeyin olup olmadığını sormuş.

Hoca: "Getir çocuğu, bir bakalım" demiş. Ertesi gün baba-oğul varmışlar hocanın yanına... Hoca çocuğu süzmüş ve" tamam" demiş "yarın eşyalarını getir, çalışmalara başlıyoruz".  Ertesi gün çocuk geldiğinde hocası ona bir hareket göstermiş ve "Bu hareketi çalış" demiş.   Çocuk bir hafta aynı hareketi çalışmış... Sonra hocasının yanına gitmiş.  Bu hareketi öğrendim başka hareket göstermeyecek misiniz?" diye sormuş.  Hocanın cevabı: "Çalışmaya devam et" olmuş.

Aradan 2 ay, 3 ay, 6 ay geçmiş derken çocuk okuldaki bir yılını doldurmuş. Çocuk bu bir yıl boyunca hep o aynı hareketi tekrarlamış. Hocanın yanına tekrar gitmiş, "Hocam bir yıldır aynı hareketi yapıyorum bana başka hareket göstermeyecek misiniz?" diye sormuş. Hoca da "Sen aynı hareketi çalış oğlum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz" diye cevap vermiş. Yıllar yılları kovalamış; 2 yıl, 3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10. yılını doldurmuş. Bir gün hocası yanına gelip "Hazır ol!" demiş "Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın!" Delikanlı şok olmuş.. Hem sol kolu yok hem de judo da bildiği tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş; ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.

Turnuvanın ilk günü delikanlı ilk müsabakasına çıkmış. Rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmış. Derken.. ikinci, üçüncü maç....çeyrek, yarı final ve final. Finalde delikanlının karşısına ülkenin son on yılın yenilmeyen şampiyonu çıkmış. Delikanlı dayanamayıp hocasının yanına koşmuş.  "Hocam hasbelkader buraya kadar geldik ama rakibime bir bakın hele. Bende ise bir kol eksik ve bildiğim tek bir hareket var. Bu kadar bana yeter, bari çıkıp da rezil olmayayım. İzin verin turnuvadan çekileyim." "Olmaz" demiş hocası. "Kendine güven, çık dövüş. Yenilirsen de namusunla yenil." Tek kollu judocu çaresiz çıkmış müsabakaya. Maç başlamış. Delikanlı yine bildiği o tek hareketi yapmış ve tak! Yenmiş rakibini şampiyon olmuş. Kupayı aldıktan sonra hocasının yanına koşmuş ve şöyle demiş: "Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var. Nasıl oldu da ben kazandım?" Hoca ise şöyle cevap vermiş: "Bak oğlum 10 yıldır o hareketi çalışıyordun. O kadar çok çalıştın ki artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok. Bu bir, ikincisi de o hareketin tek bir karşı hareketi vardır. Onun için de rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir!"

Bir yorum

Yukarıdaki öyküyü bir dostum yolladı. Öykü benim de çok hoşuma gitti, paylaşmak istedim. Öykünün sonunda da şöyle bir yorum vardı: İnsanların eksiklikleri bazen, aynı zamanda en güçlü tarafları olabilir. Ama yeter ki bu eksiklik kafalarında olmasın.   Aslında bu öyküden alınacak başka dersler de var. Bu derslerin başında bir şeyi iyi bilmenin önemi var. Öyküdeki çocuk o tek hareketi yıllarca çalışarak çok iyi öğrenmişti. Bu çok iyi bildiği tek oyunla rakiplerini yenmişti. Bu ülkedeki dertlerimizin başında belki de bu geliyor: Tam öğrenememek. Sıkıntılı insanlarız. Hemen canımız sıkılıyor. Bir şeyi tam anlamıyla öğrenmeden başka bir şeye geçiyoruz. Bilgi sığ kalıyor. Eğitim sistemimizin de sorunu bu. Bu nedenle, çok şey bildiğini sanan, yüzeysel bilgilerle donatılmış, yarı cahil, sığ insanlar ülkesi olduk. Bazen bu yarı cahilleri olmadık yerlere getiriyor, yönetici de yapıyoruz. Sonra da küresel minderlerde sırtımız yerden kalkmıyor.